Dikkat eksikliği ve hiperaktivite yaşayan çocuklarda bazı yaygın belirtiler görülmektedir. Örneğin, bir faaliyetten diğerine veya bir düşünceden diğerine aşırı bir hızda hareket ederler. Bir şeye dikkatlerini vermek veya sorumluluklara, kurallara uymak gibi dış dünya ile temas gerektiren konularda kendi içsel motivasyonlarına bağlı kaldıkları için zorluk yaşarlar. Paralel olarak hayal kırıklığı gibi dışarıdan gelen herhangi bir duygusal zorluğa karşı kırılgandırlar. Dolayısıyla dışardan engellenmeye değil yoğunluklu olarak desteklenmeye ihtiyaç duyarlar. Okul, dersler gibi akademik alanlar ve sosyal ilişkilerinde uyum sağlamakta zorluk yaşarlar.
Psikanalitik bağlamda bakıldığında ise, çocukta dikkat eksikliği ve hiperaktivite konusunu anlayabilmek için çocuğun birincil bakım veren kişi (genellikle anne) ile olan ilişkisinin farklı yaşlar ve gelişimsel dönemlerde nasıl olduğuna bakılması gerekmektedir. Erken dönemlerde bakım veren kişinin bebeğin bedeni ve duygu dünyasındaki gerilimleri fark edip onları bir süreklilik ve kapsayıcılıkla dönüştürebilmesi bebeğin sakinleşmesini sağlamaktadır. Aksi halde bebek aşırı bir uyarılma haliyle baş başa kalmaktadır. Bu da sakinleşemeyen bebeğin içsel huzursuzluktan uzaklaşmak için aşırı hareketliliğe yönelmesine yol açar. Örneğin; annenin bir kayıp yaşadığı veya depresif hissettiği durumun etkisi altında kaldığında çocuk annesinden beklediği kapsanmayı alamadığı için hem anneyi hem de kendisini canlandırmak adına hiperaktiviteye başvurabilmektedir.
Bunun yanı sıra dikkat eksiliği ve hiperaktivite, çocuğun bakım veren ile ilişkisindeki fazla sıkı bağları bilinçdışı olarak gevşetmek için başvurduğu bir yol olarak karşımıza çıkar. Çocuğuna fazla müdahaleci, alan tanımaktan zorlanan bir anne karşısında "hareket" ve "dağıtma" çocuğun gelişimine uygun olarak ihtiyaç duyduğu bağımsızlaşmanın aracısı olabilir.
Çocuk bir yandan ihtiyacı olan alanı tahsis etmeye bağımsızlaşmaya çalışır. Ancak öte yandan sevdiği, ihtiyaç duyduğu bakım vereninin ilgisini kaybetmekten de yoğun bir endişe duyar. Bu aşırı hareket hali bir yanıyla bağımsızlık mücadelesiyken diğer yanı ile de sürekli gözetim altında bir yetişkinin bölünmez dikkati altında olmayı getirir. Çocuk adeta iç dünyasında ona fazla gelen uyarım olarak adlandırabileceğimiz bir takım duygu ve dürtülerini bazen frenlemesi bazense dengelemesi için ebeveynlerini yetkili kılmaktadır.
Çocuk büyüdükçe, 1 buçuk ile 3 yaş arası tuvalet eğitimini aldığı dönemde kendi bedenini kendisinin kontrol edebildiğini fark etmeye başlamaktadır. Bedenin gelişimiyle beraber ruhsal olarak da çocuk bağımsızlaşmaktadır. Bunun sonucunda benliğin ve kendisi ile öteki arasındaki bir sınırların gelişmeye başlar. Bu süreçte yaşanan belli başlı problemlerin (ebeveynlerin aşırı müdahalesi ve baskıları vb.) sonucunda çocuk kendi ruhsal gelişimini sürdürmek ve sınırlarını belirlemek adına beden üzerinden aşırı bir hareketliliğe yönelebilmektedir.
Bir başka bağlam ise 3-6 yaş arasındaki çocuğun anne ile olan yakın ilişkisinde sınır koyacak bir babaya ihtiyaç duymasıdır. Üçüncünün yani babanın varlığı ile çocuk anne ile bir iç içe olmadığını görüp kendi benliğinin sınırlarını oluşturmayı öğrenebilir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite yaşayan bir çocuğa bakıldığında anne ile olan ilişkisinde babanın sınır koyan, fren görevi gören işlevinin eksikliği görülebilmektedir. Bu durumda ise çocuk adeta aşırı hareketlilik ile bir sınır arayışındadır.
3-6 yaş arasındaki dönemde çocuk anne ile olan ilişkisinde bir takım dürtülere sahiptir. Bu dönemde de çocuk anne ile olan sınırlarını öğrenebilmek için yine babaya ya da baba işlevi gösteren bir üçüncüye (kurum, okul, kural koyan) ihtiyaç duymaktadır. Baba işlevinin eksikliğinde çocuk aşırı hareketlilikle içindeki dürtüleri doğrudan boşaltmaktadır.
Yazar: Klinik Psk. Berivan Kızılocak
Referanslar
Zapcı, N. (2022), Bedensel/Ruhsal Gelişimde Kapsanma Eksiği Olarak Hiperaktivite, (Der.),
Psikanaliz Defterleri 9 (İstanbul, YKY)
Comentários