”Kemale ermenin mutluluğu nefes alıp veren bir mutluluktur, çünkü mutluluğun da nefes alıp verebilmesi gerekir. Hiçbir insan sadece nefes almaz, yeniden nefes almak için nefes verebilmelidir (Schmid, 2014)”.
Yüzyılın ilerlemesi ile beraber insanoğlunun sahip olduğu ve olabileceği olanakların sayısı sonsuzluğa ulaştı. Özellikle sosyal medya kullanımının artması ve tüketmeye dayalı bakış açısının gelişmesiyle beraber mutlu hissetmemiz gerektiğine inandığımız bir dünyada yaşamaya başladık. Hatta aksi durumda hayatın bir değeri olmadığı fikrini düşünür ve mutsuz olduğumuzda neyi eksik yaptığımızı sorgular hale geldik. Bunun sonucunda kendimizi suçlamaya, başarısızlık hissiyle çok daha sık karşılaşmaya başladık.
Mutsuz insanlar sanki bir hastalığa sahipmiş gibi toplumdan soyutlarlar kendilerini veya diğer insanlar onlarla bir arada olmamayı tercih ederler. Bazı mutsuz insanlar mutsuzluklarını düşünmeye bile cesaret edemezler çünkü neden pozitif değil de negatif düşündükleri üzerine düşünmeleri gerekmektedir. Öte yandan sürekli pozitif düşünmek ise yoğun bir çaba ve yorulmuşluk getirir. Israrla pozitif düşünmek, aksini düşünmemeye çalışmak üzerinden kişiyi bir o kadar negatife bağlar.
Pozitif düşünmek, sadece pozitif olana yer açmak olarak kaldığı takdirde bir sorun oluşmaya başlar. Her şeyin içinde pozitifi aramak, olanı ciddiyetle ele almamızın önüne geçer ve yüzeydeki bakış açısına odaklanmakta sıkışıp kalırız. “Aslında bardaklar her zaman yarısı dolu, yarısı da boş olmaz, bazen de tamamen boş olurlar” (Schmid, 2014). Dolayısıyla pozitife bakarken, negatifi göz ardı ettiğimiz takdirde negatife karşı hazırlıklı olmanın ve olaylara objektif bir şekilde yaklaşmanın önüne geçeriz.
Mutlu hissetmek elbette ki önemlidir ama tek amacın mutlu olmak üzerine yaşandığı hayat aslında anlamın ne olduğunu keşfetmenin önünde bir engel olabilir. Üstelik mutluluğun sınırları olduğunu görmek, yani aslında ondan kısmen pay alabileceğimizi görmek de mutluluğa gerçekçi bir yerden bakmamıza katkı sağlar. Çünkü aslında sadece mutluluk üzerine konuşmak hayatın sadece ondan ibaret olduğu ilüzyonunu yaratır. Ki bunun sonunda insanın mutsuz hissetmesinin ağırlığı çok daha yoğun yaşanabilir, en ufak bir mutsuzluk insanı büyük bir yıkıma uğratabilir. Öte yandan mutluluk herkesin kabul edeceği genel bir atıf taşımaz, ona verilen atıf büyük çoğunlukla yoruma dayalıdır. Örneğin birey, mutlu olmayı sağlıklı olmaya bağladığında en ufak bir hastalık bile kişiyi mutsuz edebilir.
Mutluluk bir tesadüf sonucu oluşur. Almancadaki “Gülück” (mutluluk) kelimesi geçmişte bir meselenin tesadüfen olumlu veya olumsuz bir sonuca bağlanması anlamına gelmekteydi. Mutluluk kişinin karşısına çıkmazsa veya kişi mutluluğu elinde tutamazsa mutsuz olur. Her iki durum da insanın her an yaşayabileceği olasılıklardır. Hayatın bazen güneşli yanları ile karşılaşırken bazen de gölgeli taraflarıyla karşılaşırız. Ancak hayattaki kötü tecrübeler ile de insan bir şeyler öğrenebilmektedir. Hoşnutluk mutlu olmak demek değildir. Zorluklar karşısındaki hissedilen hoşnutsuzlukları iyileştirme çabası mutlu olmak demektir. Sanata ve bilime baktığımızda görürüz ki insanlar birçok eseri yaşanan hoşnutsuzluklar karşısında ortaya çıkartmıştır. Dolayısıyla insanın bir miktar mutsuz olmaya da ihtiyacı vardır diyebiliriz. Çünkü acı olmasaydı hazzın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek zor olurdu.
Her zaman mutlu olmak mümkün değildir, mutluluk ve mutsuzluk bir döngü halinde birbirlerini devam ettirir; birbirleri için var olur ve birbirlerini var ederler. Mutluluk fazla zorlanırsa insanı mutsuz eder çünkü bu zorlantıda çabucak tükenen mutluluk hemen yerine konmalıdır ki hemen tekrar tüketilebilsin. Dolayısıyla kişi mutlu olmak isterken yoğun bir çaba içerisinde debelenip durur. Bu yüzden insanın kendisini mutluluğun gelip gidebileceğine alıştırması son derece önemlidir. Kişi keyifsizliğe hoşnutsuzluğa alan açabildiği takdirde mutluluk da dinlenip toparlanabilir. Acılar ve zorluklar doğaldır ki insanı mutsuz eder ve insan bunlardan uzaklaşmaya çalışır. Fakat bu başarılı olabilecek bir çaba değildir çünkü ne kadar ağrı kesiciyi toplarsak toplayalım ağrı kesici cephaneleri acının varlığını engelleyemez.
İnsanın hayatta mücadele ettiği yer mutlu olmak olmamalıdır. Asıl mesele mutsuz olmakla baş edebilmek ve ona dayanabilmektir. Hayatın her iki yanıyla da geçinebilmek yani sadece pozitif hazza sahip olanla kalmak değil, acı verici olanla da baş edebilmek gerekir.
Yazar: Klinik Psk. Berivan Kızılocak
Referanslar
Schmid, W. (2014). Mutsuz olmak. T. Bora, (Çev.) İstanbul: İletişim.
Comentários